1662 yılında, Londralı tuhafiyeci John Graunt, ölüm raporları üzerine bir araştırma yaptı ve kaç kişinin hangi nedenle öldüğünü sayılarla saptayarak yayınladı. Bu, nüfus verilerinin istatistiksel analizine ilk örnek oldu. Graunt, salgın hastalıkların görülmediği yıllarda bile, kalabalık kentlerde ölüm oranının doğum oranından çok yüksek olduğunu, kırsal yörelerde ise böyle bir durumun söz konusu olmadığını saptadı. 1693 yılında da İngiliz Edmund Halley, geçmiş yıllara ait verileri değerlendirerek, her bin kişiden kaçının kaç yaşına kadar yaşayabileceğini gösteren bir çizelge yaptı. Bu tabloya göre, 598 kişi, 20 yaşına, 445 kişi ise 40 yaşına kadar yaşayabilecekti. Halley’in tablosu, 18. yüzyılda faaliyete geçen ilk sigorta şirketleri tarafından yaşam sigortası isteyen müşterilerle ilgili rizikoların hesaplanması için kullanıldı. Günümüzde de ticari ve siyasal alanda pek çok karar, istatistik bilgilerin ışığında alınmaktadır.
Toplumsal nitelikteki olaylarla ilgili sayısal (kantitatif) verileri toplamak, bu verileri analiz etmek ve bunlardan politikaya ilişkin sonuçlar çıkarılmasında kullanılan matematiğe dayalı bilim dalı. Özellikle, sosyal bilimlerde ve biyoloji ve tıp alanlarında kullanılır. Toplum olaylarıyla onları etkileyen değişkenler arasındaki münâsebetler hakkında genellemeler yapılmasına imkân verir.
Menşei, Romaimparatorluğuna kadar dayanan sayısal (kemmî) bilgi toplama faaliyeti ilk defâ 1748 yılında Achenwall, devletle (status) ilgili bilgi anlamına gelen istatistik olarak adlandırılmıştır. İlk olarak doğum, ölüm, göç ve evlenme olayları incelenmesi yoluyla demografi (nüfus bilim) olarak ortaya çıkan istatistik, günümüzde özellikle iktisat ve diğer sosyal bilim alanında geniş bir tatbikat sahası bulmuştur.
|